1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Uyum kurslarına mizahi bakış

9 Şubat 2015

Züli Aladağ’ın yeni filmi '300 Kelime Almanca', aile birleşimi çerçevesinde uyum kurslarını hicvediyor.

https://p.dw.com/p/1EYG5
Fotoğraf: Horst Krauth

Türk asıllı Alman yönetmen ve senarist Züli Aladağ'ın '300 Kelime Almanca' filmi, yabancılar dairesi müdürününün yeğeninin bir cami derneği yöneticisinin kızı ile olan aşkını komik bir üslupla ele alıyor. Filmde, Cengiz Demirkan adlı imamın gençlere Türkiye'de eş bulmak için yöntemler öğretmesi ve Yabancılar Polisi Müdürü Dr. Ludwig Sarheimer'in görev aşkı ve disipliniyle bunu engellemesi konu ediliyor. Türkiye'den aile birleşimi yoluyla gelenlere şart koşulan uyum kurslarını hicveden film, vize sıkıntısının altını çiziyor.

Züli Aladag
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Wöstmann

Sarrazin'in tezlerini komedi ile karikatürize etmek

Züli Aladağ, genelde sosyal mesajlar taşıyan filmler yapmayı tercih eden bir yönetmen. Özellikle 2006 yılında yaptığı, bir Türk ve bir Alman genci arasındaki çatışmayı yansıtan Wut / Öfke filmi Alman kamuoyunda tartışmalara neden olmuştu. Yönetmen, ülkede göçmenleri ilgilendiren konulara değinmenin, kendisini göçmen kökenli bir yönetmen olarak motive ettiğini söylüyor. Aladağ,'300 Kelime Almanca'nın senaryosu kendisine ulaştığında Thilo Sarrazin'in göçmenlerle ilgili açıklamalarının kamuoyunu meşgul ettiğini ve bu açıklamaların ne kadar saçma olduğunu anlatmak için komedinin bulunmaz bir fırsat olduğunu aktarıyor.

'Sarrazin'in zayıf tezlerinin gerek sivil gerek liberal kesimden çok sayıda Alman tarafından destek görmesi beni oldukça korkuttu. 42 yıldır burada yaşayan ve bu ülkeyi seven bir olarak, bu eğilim beni derinden sarstı diyebilirim.' diyen yönetmen sözlerini şöyle sürdürüyor: ' Konuyu işleyebileceğim bir öykü aramaya başladım. 300 Kelime Almanca'nın senaryosunu okuduğumda, filmin Sarrazin ile belirginleşen ve ülkede gittikçe yayılan göçmen karşıtı havayı dağıtabileceğini düşündüm. Kısacası komedi yolu ile bu tezleri karikatürize etmek, onların ne kadar saçma ve bayağı önyargılar olduğunu göstermek istedim."

Züli Aladag
Fotoğraf: Bernd Spauke/DCM

Komedi daha yapıcı ve uzlaştırıcı

Önyargıları aşmak için klişelere farklı açılardan bakmak ve onlar üzerinde kafa yormak gerektiğini belirten yönetmen ağırlıklı olarak dramayı tercih ettiğini söylüyor. Komedinin kendisi için yeni bir deneyim olduğunu kaydeden Aladağ, tıpkı diğer filmlerinde olduğu gibi yeni filminde de gerek Almanları gerek Türkleri rahatsız edecek noktaların bulanabileceğini ifade ediyor.

Yönetmen buna rağmen komedinin dramaya oranla daha yapıcı olduğunu da ekliyor. Komedinin drama ile olan en büyük farkının daha uzlaştırıcı bir yan taşıması olduğunu belirten Aladağ, "Komedide kimse kendini ayrıcalıklı ya da küçük düşürülmüş hissetmiyor. Herkes eleştirilerden payına düşeni alabiliyor, böylece daha eşit bir algı oluşuyor. Zira komedi klişeleri keskinleştirirken diğer taraftan karakterle insani ve sevgi dolu bir ilişkinin kurulmasını sağlıyor." şeklinde konuşuyor. Böylece insanların kalbini kazanmanın, siyasetin ve medyanın sorun olarak ele aldığı bir konuya yeni bir bakış açısı getirmenin mümkün olduğunu söyleyen yönetmen "Özellikle göçmenler arasında sevgi dolu insanların var olduğunu gösterebilmek komedinin en büyük şansı diye düşünüyorum" diyor.

Hayalimdeki film 'İnce Memed'

Züli Aladağ, filmlerinde bireyin sorunlarından ya da yerel sorunlardan hareketle daha evrensel ve insani sorunlara dikkat çekmeyi hedeflediğini belirtiyor. Yönetmen,'300 Kelime Almanca' filmi ile de görünür farklılıklarımızdan hareketle görünmez benzerliklerimizi açığa çıkarmayı istediğini dile getiriyor. Türkiye'yi de yakından takip ettiğini belirten Aladağ, Türkiye ile ilgili bir film yapması gerekseydi, bunun 'İnce Memed' olacağını söylüyor.

"Yaşar Kemal'in eseri 'İnce Memed'in filmini yapmayı çok isterim. İnce Memed, benim için her zaman bir örnek teşkil etti" diyen Aladağ, Türkiye'de güncel bir konuyu ele almaya gelince bunun zor olduğunu ifade ediyor. Yönetmen, bunun nedenini ise şu sözlerle anlatıyor: "Son iki yıl içinde kutuplaşmanın arttığını ve ülkede kırılgan bir zemin oluştuğunu görüyoruz; bir belirsizlik hâkim ve bunu anlatacak somut bir hikâye henüz elimizde yok. Belki şartların kendisini kahramanlığa zorladığı İnce Memed bir başlangıç noktası olabilir. Zira içinde büyük bir evrenselliği barındırıyor. Ve hikâyesi ile bir hayal olarak sürekli, kafamda dolaşıyor."

©Deutsche Welle Türkçe

Özlem Coşkun / Berlin