1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'nin mülteci politikası

29 Nisan 2015

Alman Göç ve Uyum Vakıfları Bilirkişi Konseyi'nin raporunda Almanya’nın göç ülkesi olma yolunda önemli aşama kaydettiği bildirildi. Raporda ayrıca AB’nin mülteciler politikasını gözden geçirmesi istendi.

https://p.dw.com/p/1FH7j
Fotoğraf: Ben Borg Cardona/AFP/Getty Images

Alman Göç ve Uyum Vakıfları Bilirkişi Konseyi'nin altıncı ‘göç ve uyum raporu, Almanya'nın göçmenleri eğitim ve iş piyasasına kazandırma konusunda pek çok AB ülkesinin yanı sıra ABD ve Kanada'yı da geride bıraktığını bildiriyor. Konsey Başkanı Prof. Dr. Christine Langenfeld, Almanya'nın göç politikaları yönetimi ve uyumu teşvik çalışmaları ile son yıllarda büyük ilerleme gösterdiğini kaydediyor. Langenfeld, buna karşın, söz konusu olumlu gelişmelerin kamuoyundaki tartışmaların gölgesinde kaldığını; bu nedenle de Almanya'nın toplumun tümünü içine alan bir göç stratejisine ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor.

‘Almanya'nın kalıcı göçmenlere ihtiyacı var'

”Genel göç politikaları stratejisi içinde alandaki tüm aktörlerin kaynaklardan faydalanması ve iletişimi sağlanmalıdır. Çünkü siyaset, her şeye yetişemez. Özellikle ekonomi ve medyanın bu konuda katkılarına ihtiyaç var. Göç politikaları stratejisi sayesinde piyasaların ihtiyaçları ve göçmenlerin kalifikasyonları doğru bir şekilde değerlendirilebilir " şeklinde konuşan Langenfeld sözlerini şöyle sürdürüyor: " Göç politikaları çerçevesinde dikkat çeken bir başka unsur da, Almanya nüfusunun gelecekte üçüncü dünya ülkelerinden gelecek göçmenlere bugün olduğundan daha fazla ihtiyaç duyacağıdır."

Konsey Başkanı Langenfeld, AB'de yaşanan mali kriz nedeniyle Avrupalı göçmenlerin en fazla tercih ettiği ülkenin Almanya olduğunu belirtiyor. Ancak Langelfeld, söz konusu göçmenlerin ülkelerindeki ekonomik şartlar düzeldiğinde geri dönme eğiliminde olduklarını da ekliyor.

Mülteci politikaları revize edilmeli'

Konsey Başkanı, Almanya'nın kalıcı göçmenlere ihtiyacı olduğunun altını çizerek, bu ihtiyacın mülteciler tarafından karşılanabileceğini ifade ediyor. Prof. Langenfeld, diğer AB ülkeleri gibi Almanya'nın da AB'nin mülteciler politikasına tabii olduğunu belirterek, mülteci sorunun sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için AB'nin Mülteciler politikasını revize etmesini şu sözlerle talep ediyor:

"AB, Sureyi 'deki iç savaştan kitleler halinde kaçanlara mülteci politikaları acil yardım programını devreye sokmalıdır. Yani bu mülteciler teker teker değil, toplu halde kabul edilmelidir. Mültecilere ilk ayak bastıkları ülkelerde mülteci statüsü tanınmalı, daha sonra istedikleri ülkelere gitmelerine fırsat verilmelidir. Ayrıca denizde yaşanan faciaların yeniden yaşanmaması için AB ülkeleri arasında sorumluluk dağılımının da dengelenmesi gerekiyor. Zira bu, sadece Avrupa'nın güneyi ya da kuzeyindeki bazı ülkelerin değil, Avrupa'nın bir sorunudur."

Dublin Anlaşması yeniden düzenlenmeli'

Alman Göç ve Uyum Vakıfları Bilirkişi Konseyi'nde yer alan, Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Hacı Halil Uslucan da mülteciler konusunda AB'nin yeni düzenlemelere ihtiyaç duyduğuna dikkat çekiyor. Uslucan bunun için öncelikle göçmenlerin ilk ayak bastıkları Avrupa Birliği ülkesinde iltica başvurusunda bulunmalarını öngören Dublin Anlaşması'nın gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyor.

"En fazla önerdiğimiz, Dublin mekanizmasında değişikliğe gidilmesidir. Yani ilk gelinen ülkenin mültecilerin sorumluluğu kabul etmesi, ama sonrasında mültecilere serbest dolaşım hakkının da tanınmasıdır " diyen Uslucan uygulamanın sağlayacağı avantajları şöyle aktarıyor: " Bu uygulama ile Almanya'nın mülteci statüsü taşıyan göçmenleri, iş piyasasına dâhil etmesi daha rahat olacaktır. Ayrıca uzun vadede Almanya gibi nüfusu hızla yaşlanan bir ülke her sene iki yüz, üç yüz bine yakın göçmene ihtiyaç duymaktadır."

Mülteci çocukları hemen eğitime dâhil edilmeli'

Prof. Uslucan ayrıca, Almanya'daki mültecilerin ülkeye uyumu için yapılması gerekenlerin başında, mültecilerin eğitime ve iş hayatına dahil edilmesinin geldiğini söylüyor. Kısa vadeli görünse de, bu mültecilerin birçoğunun aslında kalıcı olduğunu vurgulayan Uslucan, bu nedenle geçmişteki hatalara yeniden düşülmemesini tavsiye ediyor:

Alman Göç ve Uyum Vakıfları Bilirkişi Konseyi'nin altıncı ‘göç ve uyum raporu, Almanya'nın göçmenleri eğitim ve iş piyasasına kazandırma konusunda pek çok AB ülkesinin yanı sıra ABD ve Kanada'yı da geride bıraktığını bildiriyor. Konsey Başkanı Prof. Dr. Christine Langenfeld, Almanya'nın göç politikaları yönetimi ve uyumu teşvik çalışmaları ile son yıllarda büyük ilerleme gösterdiğini kaydediyor. Langenfeld, buna karşın, söz konusu olumlu gelişmelerin kamuoyundaki tartışmaların gölgesinde kaldığını; bu nedenle de Almanya'nın toplumun tümünü içine alan bir göç stratejisine ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor.

‘Almanya'nın kalıcı göçmenlere ihtiyacı var'

”Genel göç politikaları stratejisi içinde alandaki tüm aktörlerin kaynaklardan faydalanması ve iletişimi sağlanmalıdır. Çünkü siyaset, her şeye yetişemez. Özellikle ekonomi ve medyanın bu konuda katkılarına ihtiyaç var. Göç politikaları stratejisi sayesinde piyasaların ihtiyaçları ve göçmenlerin kalifikasyonları doğru bir şekilde değerlendirilebilir " şeklinde konuşan Langenfeld sözlerini şöyle sürdürüyor: " Göç politikaları çerçevesinde dikkat çeken bir başka unsur da, Almanya nüfusunun gelecekte üçüncü dünya ülkelerinden gelecek göçmenlere bugün olduğundan daha fazla ihtiyaç duyacağıdır."

Konsey Başkanı Langenfeld, AB'de yaşanan mali kriz nedeniyle Avrupalı göçmenlerin en fazla tercih ettiği ülkenin Almanya olduğunu belirtiyor. Ancak Langelfeld, söz konusu göçmenlerin ülkelerindeki ekonomik şartlar düzeldiğinde geri dönme eğiliminde olduklarını da ekliyor.

Mülteci politikaları revize edilmeli'

Konsey Başkanı, Almanya'nın kalıcı göçmenlere ihtiyacı olduğunun altını çizerek, bu ihtiyacın mülteciler tarafından karşılanabileceğini ifade ediyor. Prof. Langenfeld, diğer AB ülkeleri gibi Almanya'nın da AB'nin mülteciler politikasına tabii olduğunu belirterek, mülteci sorunun sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için AB'nin Mülteciler politikasını revize etmesini şu sözlerle talep ediyor: "AB, Sureyi 'deki iç savaştan kitleler halinde kaçanlara mülteci politikaları acil yardım programını devreye sokmalıdır. Yani bu mülteciler teker teker değil, toplu halde kabul edilmelidir. Mültecilere ilk ayak bastıkları ülkelerde mülteci statüsü tanınmalı, daha sonra istedikleri ülkelere gitmelerine fırsat verilmelidir. Ayrıca denizde yaşanan faciaların yeniden yaşanmaması için AB ülkeleri arasında sorumluluk dağılımının da dengelenmesi gerekiyor. Zira bu, sadece Avrupa'nın güneyi ya da kuzeyindeki bazı ülkelerin değil, Avrupa'nın bir sorunudur."

Dublin Anlaşması yeniden düzenlenmeli'

Alman Göç ve Uyum Vakıfları Bilirkişi Konseyi'nde yer alan, Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Hacı Halil Uslucan da mülteciler konusunda AB'nin yeni düzenlemelere ihtiyaç duyduğuna dikkat çekiyor.

Uslucan bunun için öncelikle göçmenlerin ilk ayak bastıkları Avrupa Birliği ülkesinde iltica başvurusunda bulunmalarını öngören Dublin Anlaşması'nın gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyor: "En fazla önerdiğimiz, Dublin mekanizmasında değişikliğe gidilmesidir. Yani ilk gelinen ülkenin mültecilerin sorumluluğu kabul etmesi, ama sonrasında mültecilere serbest dolaşım hakkının da tanınmasıdır " diyen Uslucan uygulamanın sağlayacağı avantajları şöyle aktarıyor: " Bu uygulama ile Almanya'nın mülteci statüsü taşıyan göçmenleri, iş piyasasına dâhil etmesi daha rahat olacaktır. Ayrıca uzun vadede Almanya gibi nüfusu hızla yaşlanan bir ülke her sene iki yüz, üç yüz bine yakın göçmene ihtiyaç duymaktadır."

Mülteci çocukları hemen eğitime dâhil edilmeli'

Prof. Uslucan ayrıca, Almanya'daki mültecilerin ülkeye uyumu için yapılması gerekenlerin başında, mültecilerin eğitime ve iş hayatına dahil edilmesinin geldiğini söylüyor.Kısa vadeli görünse de, mültecilerin birçoğunun aslında geldikleri ülkelerde kalıcı olduğunu vurgulayan Uslucan, bu nedenle geçmişteki hatalara yeniden düşülmemesini tavsiye ediyor: "Mesela 90'lı yıllarda Almanya'ya gelen Lübnanlıların geriye gideceği düşünüldüğü için, çocuklarının okula gitme zorunluluğu yoktu. Aradan 20-25 sene geçti bu çocukların bazılarının hala okur-yazarlığı yok. Hataları tekrarlamamak için, mülteci çocuklarının gelir gelmez eğitime dâhil olması, yetenekleri ile iş piyasasına dâhil olması gerekiyor. Eğer bu, yapılırsa toplumun mültecileri kabul oranı da artar."

©Deutsche Welle

Özlem Coşkun / Berlin