1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İzlenim: Kim bu göstericiler?

4 Haziran 2013

Gazeteci Cenk Başlamış göstericilerin profilini mercek altına alıyor.

https://p.dw.com/p/18jUO
Fotoğraf: Reuters

Bugünlerde Türkiye'deki birçok kentte inanılması, hatta bir hafta öncesine kadar hayal bile edilmesi güç olaylar yaşanıyor. Göstericiler sokakları kaplıyor, tencereli, tavalı düdüklü protestolar düzenleniyor. Peki, kim bu sokaklara dökülen göstericiler?

Türkiye’nin en önemli meydanı Taksim’deki Gezi Parkı’nda bulunan ağaçların Topçu Kışlası Projesi için kesilmek istenmesinin çevrecilerde yol açtığı tepki sadece bir kaç gün içinde büyük bir protesto hareketine dönüştü. Herhalde normalde kaderleri hiçbir zaman kesişmeyecek insanlar aynı amaç uğruna sokaklara dökülmüş durumda. İronik ama çoğu 20-25 yaşında, iyi eğitimli bu insanlar ya da kendilerine verdikleri adla “direnişçiler” “apolitik” oldukları, hatta kitap bile okumadıkları gerekçesiyle eleştirilen bir kuşağın temsilcileri. Ne onların ne de diğer göstericilerin çoğunun ideolojik bir kimliği bulunduğunu düşünmek için neden var. Üniversite öğrencisi olduğu ya da özel şirketlerde çalıştığı anlaşılan bu kişileri, normalde araları kanlı bıçaklı olan Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi futbol takımlarının formalarıyla gururla kol kola yürüyen gençlerle aynı safta buluşturan ne? Göstericilerin belki de tek siyasi sloganı “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Hükümet istifa”.  Radikal grupların üyeleri, “Faşizme ölüm, tek yol devrim” sloganı atınca onlara kimse katılmıyor.

Göstericilerin arasında neredeyse gözle görülür bir dayanışma var, ortada dolaşan yüzlerce gönüllü biber gazından etkilenenlere su, limon, süt ve ayran dağıtıyor, Taksim civarında seyyar satıcıların 3 liraya sattığı gaz maskeleri Gezi’ye girince bedava oluyor. Arabalardan boşalttıkları su ve yiyeceği parka taşıyanlar kalabalık tarafından alkış yağmuruna tutuluyor. Tıp fakültesinde okuyan öğrenciler beyaz formalarıyla yardım için gece saatlerinde topluca Taksim'e geliyor. İstanbul’da insanlar birbirlerine ne zamandır olmadığı kadar saygılı, nazik ve ilgili davranıyor, elinden gelen yardımı yapıyor.

Örneğin Taksim'de pazartesi gecesi on binlerce kişi toplandığı sırada saat 21:00'i vurduğunda İstanbul’da Fellini filmlerini anımsatan şeyler oluyor: Bütün semtlerden kaşıkla tencerelere ve tavalara vurma sesi yükseliyor, evlerin ışıkları açılıp kapatılıyor, Türk bayrakları sallayan araçlar korna çalarak orkestraya katılıyor. Yani, gösterici gençlerin aileleri de eyleme kendilerince destek veriyor.

Türkei Istanbul Proteste Krawalle
Göstericilerden biri Taksim Meydanı'nda bir sandalyenin üzerinde uyurkenFotoğraf: Reuters

Gezi Parkı son damlaydı'

Türkiye gibi aslında çevre bilincinin fazla gelişmediği bir ülkede bir park için başlayan kitlesel gösteriler herkesin kafasını karıştırıyor. Bu hareketi bilinen anlamda bir muhalefet olarak adlandırmak ya da bir herhangi bir siyasi partiye mal etmek zor görünüyor.18 yaşındaki üniversite öğrencisi Burhan Başaran haber sitesi T24’e, “11 yıldır baskı var bu milletin üzerinde. Gezi Parkı son damlaydı ve insanlar patladı. İnsanların düşünce özgürlüğü resmen kısıtlanıyor” diyor. Kastettiği Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 11 yıllık iktidarının özellikle son dönemlerinde partiye oy vermeyen seçmenlerin görüşünün giderek daha az dikkate alındığı yolundaki iddialar. Ayrıca sosyologlar, iktidarın alkolle ilgili düzenlemeler yapma kararının toplumun bir kesimi tarafından “hayat tarzına müdahale” olarak algılandığını düşünüyor. 

Pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında göstericilerin ana muhalefet partisi CHP tarafından yönlendirildiğini söyleyen, hatta bu konuda Reuters muhabiri Birsen Altaylı ile tartışmaya giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise farklı bir görüşe sahip. AKP seçmenlerini kastederek, “Türkiye’nin yarısını evlerinde zor tutuyoruz” diyen Erdoğan, eylemler için “tencere tava hep aynı hava” yorumunu yapıyor ve göstericiler için “çapulcu” diyor.

Yaşam tarzılarına saygı istiyorlar'

Ahmet Hakan Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Salı günü Erdoğan’a şöyle sesleniyor:

“...Sokaklara çıkan o çocuklara var ya o çocuklar… Sana şunları söylüyorlar: Parkta nasıl oturacağımla, metroda nasıl davranacağımla, nasıl giyineceğimle, nasıl düşüneceğimle, nasıl yiyip içeceğimle ilgili saygılı ya da saygısız fikir beyan etme... Biz nasıl senin yaşam tarzına saygı gösteriyorsak, sen de bizim yaşam tarzımıza saygı göster...

Türkei Gewalt gegen Demonstranten
Fotoğraf: Reuters

Twitter'da kenetlenme

Başbakan’ın pazartesi günü “baş belası” dediği sosyal paylaşım ağı Twitter göstericilerin haberleşmesinde çok önemli rol oynuyor. Eylemciler polisin hareketlenmeleriyle ilgili olarak birbirlerini Twitter üzerinde uyarıyor ve cep telefonlarıyla çatışma olan yerlerden görüntülü canlı yayın yapıyor. Ancak Twitter’ın tümüyle denetimsiz olması çok fazla yanlış ya da yalan bilgi yaratıyor ve kışkırtmalar için zemin hazırlıyor.

Bir haftadır süren olayları başlarda neredeyse yok sayan, on binlerce kişinin İstanbul’un göbeğinde polisle çatıştığı sıralarda güzellik yarışmaları ya da Antarktika’daki penguenlerle ilgili programlar yayınlayan haber kanalları da büyük tepki çekti. O kadar ki, NTV’nin Taksim’deki canlı yayın aracı göstericilerin saldırısına uğradı, pazartesi günü de çok sayıda kişi önünde toplanarak kanalı protesto etti. Konuyla ilgili görüşünü sorduğum Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz da “Haber kanallarının oto sansürü gazetecilik refleksinin önüne geçti” yorumunu yaptı.

İstanbul dışında da süren hükümet karşıtı gösterilerin nasıl biteceği bilinmez ama şu anda Türkiye’de çok önemli, hatta tarihi günler yaşandığı kesin.

©Deutsche Welle Türkçe

Haber-Analiz: Cenk Başlamış / İstanbul

Editör: Başak Özay