1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gençler neden radikalleşiyor?

10 Eylül 2014

Alman kamuoyu, gençlerin radikalleşmesine yol açtığı düşünülen Selefiler nedeniyle endişeli. Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Bilimsel Direktörü Profesör Hacı Halil Uslucan, Almanya'daki Selefileri anlattı.

https://p.dw.com/p/1D9sI
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/B.Roessler

Selefiler Almanya’nın korkulu rüyası haline geliyor. Son olarak Wuppertal’de kendilerini Şeriat Polisi olarak tanımlayan bazı Selefi gençlerin devriye gezmeleri ülkede neredeyse infiale yol açtı. Almanya'nın Essen kentindeki Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Dr. Hacı Halil Uslucan, aynı zamanda psikoloji profesörü. Gençlerde şiddet eğilimleri konusunda uzman olan Prof. Uslucan’a göre Selefileri şiddete iten nedenler çok farklı.

“Yıllar önce otoriter ruh yapısıyla ilgili bir araştırma yapmıştık. Özellikle 'gençleri şiddete yönelten faktörler nelerdir' diye. Şu andaki Selefilerin dünya görüşlerine yakın sonuçlar ortaya çıktı. Yani tek bakışlı bir dünya görüşü var. Doğrular ve yanlışlar çok belirgin. Bir nevi çelişkiyi ya da çok anlamlılığı, her olayın çelişkili boyutları olabileceği gerçeğine tahammül edemeyen bir ruh yapısı söz konusu. Yani ya doğrudur ya yanlıştır. Kişi ya dindardır ya da dinsizdir. Gri tonların da olabilecegini kabul etmeyen bir ruh yapısı söz konusu” diye konuşan Prof. Uslucan, gençlerin kendilerini kanıtlayabilecekleri, yaşamlarına anlam katabilecekleri bir dünya arayışı içinde olduklarını ifade ediyor.

Haci Halil Uslucan Direktor Türkeistudien Essen
Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Dr. Hacı Halil UslucanFotoğraf: Zentrum für Türkeistudien Essen

Dışlanma etkili oluyor

Selefiliğin tam bu noktada doğan boşluğu doldurduğunu belirten Uslucan, aynı zamanda ezilmişlik, horlanma ve dışlanma gibi etkenlerin de gençleri bu radikal akımın kucağına ittiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Selefiliğin tarihine bakacak olursanız ilk reaksiyonu Batı'nın İslam dünyasını ele geçirmesiyle, sömürgesi altına almasıyla gelişen bir ideoloji. 'Şu anda Batı'yla yarışamıyorsak o zaman İslam'ın güçlü olduğu vakte dönelim. Bu da yeni kurulduğu dönemde, ayrılıkların olmadığı dönemdeydi. O vakte dönersek biz de güçlü oluruz. Batı'yı yenemeyeceğiz, zayıf kalıyoruz, ancak psikolojik değişimle, iç dünyamızı değiştirmekle, dinin, Kuran'ın temellerine dönmekle bunu başarabiliriz' diye düşünüyorlar. Ancak kişi bunu kendisi için isterse bir sıkıntı yok, dindar olabilir. Asıl sıkıntı başkalarına kendi ahlak görüşünü empoze etmek istemesiyle başlıyor.”

'Sorun psikolojik'

Kendi dünya görüşünü başkalarına da empoze etmedeki amaç taraftar toplamak ve kendi gibi düşünenlerin sayılarını artırarak güçlenmek. Uslucan bu tipik tutumun aslında gençlik psikolojisinin alanına girdiğini savunuyor. Uslucan buradaki asıl sorunun din değil, psikoloji olduğu belirterek, "Bu gençlik psikolojisiyle ilgili bir durum. Gençlerde ihtilalci baş kaldırma ruhu var. Yetişkinlerin düzenine ayak direme ruhu var. Aslında bunların tipik birer başkaldırı psikolojisi olduğu pek görülmüyor. 30'undan 35'inden sonra insanlar belli bir toplumsal seviyeye gelince bu tip oluşumlardan uzak duruyor. Ama özellikle 15 - 25 yaş arası dönem gençlerin çok dalgalı zamanları. Bu süre değişime açık oldukları bir süreç. 35 yaşındaki biri Suriye normalde gitmez, ama 20 yaşındaki gider" şeklinde görüş belirtiyor.

'Sorun görmezden gelinmemeli'

Hacı Halil Uslucan'a göre medyanın da yönlendirilmesi ve zaten kötü olan İslam imajı nedeniyle Selefiler bu denli ön plana çıkıyor. Ona göre görmezden gelmemeli, ama sorunu olduğundan da büyük göstermemeli. Hacı Halil Uslucan bu durumu şöyle değerlendiriyor: "Bunu yapan gençler aslında hedeflerine ulaştı. Amaçları dikkat çekmek. Sayıları 5-10 belki 20 genç güya Şeriat Polisi adıyla uyarılarda bulunuyor. Böyle gündeme geliyor. Diğer yandan bir çok şehirde ‘Jesus ist der wahre Weg' (İsa’nın yolu doğrudur) diye Pazar yerlerinde bağıran insanlar var propaganda yapanlar var. IŞİD terörü, İslam dünyasında yaşananlar bunları medyatik yapıyor. Medya bunları ön palana çıkarınca da dolaylı olarak onların ekmeğine yağı sürmüş oluyor. Aslında medya bunları kısa tutup marjinal olay olarak görüp, olay büyümeden sorunun çözülmesini sağlayabilirdi. Ama şimdi her gazetede karşımıza çıkıyor. "

Prof. Uslucan asıl sorunun gençlik psikolojisiyle ilgili olduğunu, dini temellerde aranmaması gerektiğine işaret ederken, söz konusu gençlerin Müslüman olmaları nedeniyle dinin hemen ön plana çıkarıldığını vurguluyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Tuncay Yıldırım