1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Küresel krizin Türkiye'ye olası etkileri

30 Ağustos 2013

Türkiye'de Merkez Bankası ve hükümet, “güçlüyüz” mesajı verirken, piyasa ve analistlerin yönü ise kırılganlıklara çevrili.

https://p.dw.com/p/19Yxc
#44160764 - A lot of dollars Autor Sergey GalushkoPortfolio ansehen Bildnummer 44160764 Land Ukraine
Symbolbild Geldsegen DollarFotoğraf: Fotolia/Sergey Galushko

Küresel krizde gelişen piyasaların, başrolü ABD ve Euro Bölgesi’nin elinden alıp almadığı sorusu her geçen gün daha yüksek sesle soruluyor. Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke’nin aylık 85 milyar doları bulan likiditeyi kademeli olarak azaltacağını açıklaması, ekonomileri için önemli bir fon kaynağını kaybeden "gelişen piyasaları" zora soktu.

Yatırımcılar, dış borcu yüksek ve ciddi ticaret dengesizlikleri olan ülkeleri cezalandırıyor. Azami güven arayışının öne çıktığı yeni dünyada yatırımlar, daha riskli gelişmekte olan ülke piyasalarından, büyüme potansiyeli yüksek, yapısal reformlara önem veren, para ve maliye politikasını etkin kullanan ve ekonomisinde büyük dengesizlikler bulunmayan ülkelere akıyor. Gelişmekte olan piyasalardaki satışları tetikleyen diğer bir faktör de Çin’deki yavaşlamanın emtia alımı yaptığı ülkelere zarar vereceği beklentisi oldu.

'Enteresan manevralar yapılacak'

Bu ülkelerden biri de Türkiye. Bir süre öncesine kadar kredi notu artan, büyüme oranları dünyada en yüksekler listesine giren Türkiye ekonomisi de bu dalgadan etkileniyor. Ancak birçokları için şaşırtıcı olan, dalganın gücünden ziyade dalgakıranların zayıflığı.

2008’den bu yana zayıflıklarını yüksek ve oynak likidite ile finanse eden Türkiye gibi gelişen piyasalarda yeni dönem başladı. Para çıkışlarını engellemek ve yerel para cinsini korumak isteyen Merkez Bankaları, piyasaya döviz sağlayarak likidite basmaya, kurun çıkışını engellemeye çalışıyor. Ancak Hindistan Merkez Bankası'nın tüm çabalarına rağmen rupi değer kaybetmeyi sürdürdü. Brezilya, döviz satış programı ilan edip faiz artırdı.

Türkiye piyasalarında ise dolar kuru 2 TL sınırını aştı, borsalarda ciddi kayıplar meydana geldi. Gösterge faiz haddi, son üç ayda ciddi şekilde yükseldi. Şirketlerin piyasa değeri 63 milyar TL’lik kayıpla 670 milyar TL’den 497 milyar TL’ye geriledi.

Türkiye Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ise TL’yi desteklemek için “enteresan manevralar” yaparak “doların belini kıracaklarını” açıkladı.

Hükümet kanadından da olumsuz duruma ilişkin, “faiz lobisi”, “Gezi olayları” ve “değerli yalnızlık” söylemleriyle açıklanarak “sorun yok” mesajı verildi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçen haftaki açıklamasında: “Bunlar faizlerin yükselmesinden rant elde etmeyi bekleyen faiz lobisinin çabası. Dolar iner, çıkar. Elle gelen düğün bayram. FED'in açıklamaları sonrası birçok ülkede benzer hareketler yaşandı. Hindistan ve Brezilya daha fazla etkilendi. Biz kaya gibiyiz. Göstergelerimiz sağlam” dedi.

© Mivr - Fotolia.com Indian bank notes of twenty rupees
Hindistan rupisiFotoğraf: Fotolia/Mivr

'Yapılmayan ödevler var'

Analistler ise bu kadar iyimser değil. Öngörülen önlemleri yetersiz bulan Garanti Bankası Yatırım Direktörü Tufan Cömert, “Yeni dünya düzeninde bugüne dek ödevini yapanlara daha çok, yapmayanlara daha az para gelecek. Aslan payının Türkiye’de olması zor” diyor.

Peki yapılmayan ödevler neydi? Bunlar, son on yılda yüzde 25’lerden yüzde 12’ye düşen tasarruf açığı, dış finansman bağımlılığı ve yükselen özel sektör borcu olarak gösteriliyor.

Yurtiçi tasarruf oranı düşük olan Türkiye ekonomisinde, belli bir büyüme ve yatırım dengesini tutturabilmek için yurtdışından borç almak gerekiyor. Son on yılda yüzde 25’lerden bugün yüzde 12’lere gerileyen tasarruf oranındaki düşüklük yeni değil. Ancak Türkiye’nin döviz cinsinden yükümlülükleri ile döviz cinsinden alacakları arasında ilki lehine önemli bir dengesizlik var. Nitekim döviz açık pozisyonunun milli gelire oranı 2012 sonu itibariyle yüzde 53 düzeyinde. Ayrıca 2013’ün ilk beş ayında yükseliş de dikkat çekiyor.

WASHINGTON, DC - FEBRUARY 26: Federal Reserve Bank Chairman Ben Bernanke testifies before the Senate Banking, Housing and Urban Affairs Committee after the release of The Semiannual Monetary Policy Report to the Congress February 26, 2013 in Washington, DC. Bernanke urged Congress to avoid the harsh sequestration cuts scheduled to begin March 1 with a plan to reduce federal deficits more gradually. He warned the sequestration could harm the economic recovery. (Photo by Chip Somodevilla/Getty Images)
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben BernankeFotoğraf: Getty Images

Cari açık faktörü

HSBC Türkiye Ekonomisti Melis Metiner, Türkiye’nin yüksek cari açığı ve bu cari açığın kısa vadeli finansmanının ekonomi için önemli bir kırılganlık olduğunu belirterek, şu noktaya dikkat çekiyor: “Bu kırılganlığı bir miktar azaltmak için para ve maliye politikasının temkinli bir şekilde kullanılması ve yapısal reformlara öncelik verilmesi gerekiyor. Bunları başarabilen gelişmekte olan ülkeler, orta ve uzun vadede ekonomilerine yatırım sermayesi çekmekte başarılı olacak.”

Ekonomi kulislerinde konuşulan ise yönetimin kendine çok güvendiği, ancak 2014 Mart’ındaki yerel seçimlere kadar faizin artırılmamasının sonuçlarının olumsuz olacağı yönünde.

Yaşar Üniversitesi Dekanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erinç Yeldan da cari açığı sıcak parayla finanse etme döneminin sonuna gelindiğini, sanayileşmeyi artıran, dışa bağımlılığı azaltan ve inovasyonu teşvik eden bir politika izlenmesi gerektiğini vurguluyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Kıvanç Özvardar / İstanbul

Editör: Murat Çelikkafa