1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İskoçya bağımsızlık virüsünü yaydı

19 Eylül 2014

İskoçya referandumunda 'hayır' yanıtı çıktı. Ancak yine de günlerdir süren tartışmalar bağımsızlık virüsünün tekrar yayılmasını durduramadı. Bu bağlamda, Batı Avrupa’daki diğer ayrılıkçı hareketleri inceledik.

https://p.dw.com/p/1DFTi
Fotoğraf: Josep Lago/AFP/Getty Images

Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın parçalanmasıyla Avrupa’nın doğusunda birçok yeni devlet ortaya çıkmıştı. Buna karşılık, Batı Avrupa’da, eski ulus devletler sonsuza kadar sabitlenmiş gibi görünüyordu. Zaman zaman, kısmen saldırgan hale gelebilen ayrılık eğilimleri ortaya çıksa da ayrılık taraftarlarının bu isteklerini hayata geçirme şansları oldukça zayıf görünüyordu. İskoçya’da bağımsızlık için halk oylaması kararı alındığında bu durumun değişeceği düşünülmüştü. Ancak anketlerin de gösterdiği gibi, oylamadan “hayır” sonucu çıktı. İskoçya bağımsız olamasa da en azından bağımsızlık yönünde harekete geçilmiş olmasının Batı Avrupa’daki bir dizi ayrılıkçı eğilim için de teşvik edici olabileceği öngörülüyor.

Katalonya

İskoçya’nın bağımsızlık virüsü, Batı Avrupa’nın hiçbir yerinde Katalonya’da olduğu kadar etkili olmadı. Franco diktatörlüğü döneminde Katalanca yasaklanmıştı. Günümüzde ise bölge kendi yerel parlamentosuna, kültürel ve politik otonomiye sahip. Ancak bu durum artık Katalanlar için yeterli değil. Özellikle ekonomik nedenlerden dolayı bağımsızlık talebinde bulunuyorlar. Katalanlara göre, bölgenin tüm zenginliği İspanya devleti tarafından emiliyor. Ekonomik krizden bu yana, bağımsızlık yanlılarının sayısı belirgin biçimde artış gösterdi. Bu nedenle, Barselona bölge yönetimi, kasım ayında bağımsızlık için, İskoçya’dakine benzer bir biçimde referanduma gitmek istiyor. Ancak, İngiliz hükümetinin aksine, Madrid’in böyle bir süreci kabul etmeye niyeti yok. Bu nedenle de ihtilaf kaçınılmaz görünüyor.

Bask Bölgesi

Bask dili ve milliyetçiliği de benzer bir biçimde Franco döneminde bastırılmıştı. Katalonya’nın aksine Bask Bölgesi, ekonomik olarak daha zayıf bir görüntüye sahip. Bu nedenle, günümüzdeki Bask milliyetçilerinin bir kısmı Katalonya'dakilere göre daha militan bir duruş sergiliyorlar. Bask ayrılıkçı örgütü ETA, Madrid’den ayrılma amacına ulaşabilmek için yaklaşık 50 yıl içinde 800’den fazla insanı öldürdü. Üç yıl önce ise şiddet eylemlerine son verdiler. Ancak ne saldırılar, ne de siyasi pazarlıklar Bask Bölgesi’ni, bağımsızlık bir yana, bir referandum olasılığına dahi yaklaştırmaya yetmedi. İspanyol Anayasa Mahkemesi'ne göre, merkezi İspanya yönetimi bile tek başına böyle bir referandumu engelleyebilir. Bu nedenle İspanya yönetimi, Katalonya’da olduğu gibi Basklar için de bir halk oylaması olasılığını geri çevirdi.

Flandre

Flaman milliyetçiliği kendine özgü bir durum teşkil ediyor. Belçika, halihazırda anadili Hollandaca olan Flamanlardan, Fransızca konuşan Volanlar (Almanca konuşan halk da buna dâhil olmak üzere) ve iki resmi dili olan Brüksel’den oluşuyor. Flamanlar’ın ayrılması halinde Belçika, nüfusunun ve ekonomik gücünün yarısından fazlasını kaybetmiş olacak. Yani, Belçika’dan geriye çok az şey kalacak. Buradaki en önemli ihtilaf noktası ise hem AB’nin hem de NATO’nun merkezi olan Brüksel’in durumu. Volanya’nın durumunun ne olacağı da belirsiz. Fransa, Lüksemburg ve hatta Almanya’yla birleşme fikri de sürekli gündeme geliyor. Ancak Belçikalıların çoğu şimdiye dek birlikte yaşamaktan yana bir irade ortaya koydular.

Padanya

Güney İtalya’daki bu ayrılık hareketi ise daha çok ekonomik nedenlerle teşvik ediliyor. Lombardiya, Aosta, Piyomonte, Ligurya, Veneto ve Emilia – Romagna bölgeleriyle Kuzey, sanayi ve bankalarıyla İtalya’nın milli gelirinden büyük bir pay elde ediyor. Buna karşın, birçok Kuzey İtalyalı, ülkenin orta ve güney bölgelerinin bu zor elde edilen kazancı har vurup harman savurduğuna inanıyor. 1990’lı yıllarda Kuzey Ligi (Lega Nord) Partisi, adını Po Ovası’nın İtalyancası olan ‘'pianura padana''dan alan Padanya için tam bağımsızlık istiyordu. Bugün ise parti daha ılımlı. Şu anki talepleri, Kuzey’in kazanılan gelirin dörtte üçünü, önce Roma’ya göndermek yerine kendine ayırabilmesi.

Güney Tirol

Güney Tirol'da siyasal - ekonomik ve tarihsel – kültürel faktörler öne çıkıyor. Güney Tirol, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’na aitti. Daha sonra ise İtalya’ya verildi. Bölge, Mussolini zamanındaki yoğun İtalyanlaştırma sürecinden sonraki dönemde siyasi anlamda ve dil açısından hep biraz daha fazla özerklik elde etti. Zengin bir bölge olan Güney Tirol, devlet gelirlerinin büyük bir kısmını kendine ayırma hakkına dahi sahip. Yani, aslında Güney Tirol, uzun zamandır özgür görünüyordu. Ancak, devlet borçları krizi, ayrılık tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İtalya, Yunanistan’dan sonra Euro Bölgesi'nde en çok borcu olan ülke. İtalyan ekonomisi, toparlanmakta güçlük çekiyor. Kendi durumları iyi olan birçok Güney Tirol’lu, İtalya’nın geri kalanının bu problemiyle uğraşmak istemiyor. Bu nedenle de ‘’Roma’dan ayrıl’’ fikrini giderek daha fazla destekliyorlar.

Korsika

Fransa, çok uzun bir süre Korsika dilini adadaki kamusal hayattan ve okullardan tamamen söküp atmaya çalıştı. Otonomi taleplerine karşı mücadele etti.

Militan gruplar, özellikle de Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC), yıllarca Fransız devletinin temsilcisi ve sembollerinin yanı sıra, kara Fransızlarının yazlıklarına saldırılar düzenleyerek Fransa'dan şiddet yoluyla ayrılmaya çalıştı. FLNC, şiddet eylemlerine son verme kararını henüz geçen yaz duyurdu. Ancak ihtilaf potansiyeli hâlâ mevcut; 2000 yılında Lionel Jospin’in idaresindeki Sosyalist Fransız Hükümeti’nin ihtiyatlı otonomi önerileri, muhafazakâr muhalefetin engeline takıldı. Çünkü muhalefet, böyle bir otonominin, diğer bölgeleri de daha fazla bağımsızlık talep etmeye teşvik edeceğine inanıyordu. Geleneksel olarak Paris'te de ülkenin birliği açısından tehlike oluşturacağı gerekçesi ile bölgesel dillere çok fazla hoşgörü ile bakılmıyor.

Bavyera

Tüm bu bağımsızlık talepleri içinde, kuşkusuz kendi devletlerini kurmayı ciddi anlamda en az düşünenler Bavyeralılar. Ancak yine de Bavyera, bugün resmi isminin önünde ‘'özgür'' sıfatını taşıyor. Ayrıca, Bavyera’nın kendi ayakları üstünde durabileceği su götürmez bir gerçek.

Bavyera yüzölçümü olarak Almanya'nın en büyük eyaleti. Bunun yanı sıra, nüfusu, 13 milyonla İsveç ya da Portekiz’in toplam nüfusundan fazla. En önemlisi ise Almanya’nın en büyük ekonomik kazancına sahip. Bavyera’ya daha fazla özerklik verilmesi tartışmalarında da en çok eyaletler arasındaki gelir farkı öne çıkıyor.

Yani ayrılıkçılar burada da mevcut. Ancak şimdiye kadar bu düşünceler büyük bir harekete dönüşmedi.

© Deutsche Welle Türkçe

Christoph Hasselbach