1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İkiye bölünmüş bir ülke

19 Şubat 2014

Ukrayna’daki olayların perde arkasında, bağımsızlığını kazanmasından bu yana geçen yaklaşık 25 yılda yönünü bulamamış bir ülkenin çaresizliği yatıyor. Cenk Başlamış'ın analizi.

https://p.dw.com/p/1BBQD
Fotoğraf: Reuters

Olaylar görünüşte, Moskova yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in kasım ayında Avrupa Birliği (AB) ile ortaklık anlaşmasını imzalamaktan son anda vazgeçmesi üzerine patlak verdi. Oysa, taraflar bu anlaşma için uzun süre pazarlık yapmıştı. Peki, Yanukoviç’in ani dönüşü neden toplumun bir kesiminde büyük tepki yarattı ve olaylar açık bir isyana dönüştü?

Yaşananları, varlığı her zaman bir gölge gibi Ukrayna’nın üzerinde duran Rusya unsurunu göz önünde tutmadan değerlendirmek olanaksız. Gerçek şu ki, Kremlin Ukrayna'ya eskiden beri “arka bahçesi” olarak görüyor ve bu nedenle Kiev'in Batı’ya yanaşması olasılığından korkuya, hatta dehşete kapılıyor. Moskova’nın ruh halinin psikolojik olduğu kadar stratejik gerekçeleri de var: Ukrayna, Batı ile Rusya arasında bir tampon bölge görevi görüyor. Bu çok önemli çünkü zaten NATO son yıllarda eski Doğu Bloku ülkelerini içine alarak Rus sınırına çok yaklaştı. Ayrıca, Avrupa’ya -ve Türkiye’ye- giden Rus doğal gazının transit ülkesi olarak Ukrayna’nın Moskova’nın enerji kaynaklarının Batı’ya ulaştırılmasında stratejik önemi var.

İkiye bölünmüş bir ülke

Ukrayna açısından en büyük açmaz, 1991’den, yani bağımsızlığını kazanmasından sonra gerçek anlamda ikiye bölünmüş durumda olması: Halkın yarısı, yani Doğu Ukrayna Rusya ile diğer yarısı, yani Batı Ukrayna ise Batı dünyası ile ilişkilerin geliştirilmesini istiyor. Önemli bir unsur da ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Ruslar. Bu karmaşık tabloya daha yakından bakılınca görünen şu:

Doğu Ukraynalılar, eskisi gibi, zaten etnik açıdan akraba oldukları Rusya ile yaşamak istiyor ve Moskova’nın zor zamanlarda “kardeş Ukrayna”ya yardım edeceğini düşünüyor. Buna karşılık Batı Ukraynalılar, ülkelerinin artık “Rus uydusu” olmaktan çıkmasını ve Batı tarzı demokratik bir sistem oluştulmasını istiyor. İşte, Kiev’deki Maidan Nezalojnosti’de (Bağımsızlık Meydanı - Maidan kelimesi Arapça ya da Farsçadan geliyor) toplananların en büyük ideali bu. Ancak, göstericiler ayrıca Yanukoviç'in istifasını, erken başkanlık seçimleri yapılmasını, AB ile iptal edilen anlaşmanın imzalanmasını, eski Başbakan Yulya Timoşenko dahil siyasi tutukluların bırakılmasını, muhalefeti hedef alan baskıya son verilmesini, iktidarın yargı üzerindeki kontrolünün kaldırılmasını, medyaya yönelik baskının durdurulmasını da istiyor. Muhalefet taraftarları, Yanukoviç’e yakın olan yetkililerin ülke ekonomisini elinde tuttuğuna inanıyor ve bu kişilerden mafyayı çağrıştırır şekilde “Aile” diye söz ediyor.

Rusya'nın eli güçlü

Ancak, Rusya’nın Ukrayna’daki eli her anlamda çok güçlü. Örneğin kısa süre önce Moskova hazırladığı yardım paketiyle Ukrayna’ya 15 milyar dolar aktarma kararı aldı, hatta şimdiye kadar bin metreküpüne 400 dolar istediği doğal gazın fiyatını 268 dolara çekti. Aslında Rusya bu taktiği uzun süredir diğer eski Sovyet cumhuriyetlerine karşı de kullanıyor, zaten aynı dili (Rusça) konuştuğu ve çok benzer bir kültürü paylaştığı ülkelere kendisine yaklaşması karşılığında ekonomik çıkarlar sağlıyor. Sorun Rusya’nın eski Sovyet cumhuriyetlerine ekonomik ayrıcalıklar, yani ucuz doğal gaz ya da avantajlı anlaşmalar dışında sunabilecek bir şeyinin olmaması. Hatta Rusya’nın kendisi de ülke içinde daha fazla demokrasi talepleriyle karşı karşıya kalıyor.

Batı ile Rusya arasında sıkışmış görünen Ukrayna'daki durum özetle böyle: Ekonomik çıkarlardan çok siyasi özgürlüğe önem veren toplumun bir kesimi Batı tarzı çağdaş bir ülke kurmayı hayal ediyor. Siyasi özgürlükten önce daha iyi ekonomik koşullar isteyen diğer kesim ise Rusya'dan kopmak istemiyor. Hangi tarafın kazanacağını tahmin etmek güç ama kesin olan Rusya Batı’ya kıyasla Ukrayna'ya kültür olarak da, coğrafi olarak da daha yakın.

©Deutsche Welle Türkçe

Haber-Analiz: Cenk Başlamış

Editör: Ercan Coşkun