1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi'

20 Mayıs 2015

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Soli Özel, 7 Haziran seçimlerinin rejim değişikliğini gündeme getirmesinin ihtimal dahilinde olduğunu söyledi.

https://p.dw.com/p/1FTLD
Fotoğraf: Robert Bosch Academy/Ausserhofer

'Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi'

Türkiye'deki genel seçimler yaklaştı ve pek çok kritik soruyu da içinde barındırıyor. Bunların başında ise 13 yıldır iktidarda olan AKP'nin mecliste gereken çoğunluğa ulaşarak, başkanlık sistemini hayata geçirip geçiremeyeceği ya da Halkların Demokratik Partisi (HDP)'nin yüzde 10'luk seçim barajını aşıp aşamayacağı geliyor. DW Türkçe’den Özlem Coşkun, Robert Bosch Vakfı ile ortak çalışmalar yürütmek üzere Berlin'e gelen Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi ve Gazeteci Soli Özel ile bu soruları ve olası seçim sonrası senaryolarını konuştu.

DW: Sayın Özel, öncelikle 7 Haziran seçimlerini neden Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi olarak nitelendiriyorsunuz?

Özel:"İktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ki, geçen yıla kadar başbakandı ve partisinin başındaydı. Türkiye'deki sistemi bir başkanlık sistemine dönüştürmek istediklerini ilan ettiler ve bunun için de uğraşıyorlar. Dolayısıyla AKP, sistemi Erdoğan'ın istediği yönde değiştirmek istiyor. Buna karşılık muhalefet partileri de buna mahal vermemek ve eğer bir yeni anayasa yazılacaksa, bunun sadece iktidar partisinin iradesi ile değil, ortak bir irade ile yapılmasını istiyorlar. O zaman bir rejim değişikliğini gündeme getirmesi ihtimali dâhilinde bu seçimler, Türkiye'nin geleceği açısından son derece belirleyici bir öneme sahip oluyor."

DW: Bazı çevrelerde Erdoğan’ın zaten hali hazırda Türkiye'yi bir başkan gibi yönettiği savunuluyor. Bu konudaki görüşleriniz nedir?

Özel: "Evet, Erdoğan alışık olduğumuz bir cumhurbaşkanı profili çizmiyor. Zaten kendisi de söylüyor; ‘ben, alışıldık bir cumhurbaşkanı olmayacağım' diye. Bana göre anayasaya pek uygun değil, anayasal çerçeve içinde kalmıyor; kendisine göre demek ki, kalıyor. Neticede bütün bunların biraz daha açıklığa kavuşması için bu yeni meclisin şekillenmesi ve ortak iradenin ne olduğunun anlaşılması gerekecek."

DW: HDP, 'Erdoğan'ı başkan yaptırmayacağız' söylemi ile yola çıktı ve seçim yarışında yüzde 10'luk barajı aşma çabası içinde. Bununla ilgili ne söylersiniz?

Özel: "Ben, HDP'nin yüzde 10'luk barajı geçmesini iki bakımdan önemsiyorum: Birincisi, parlamento içinde gücün daha eşitlikçi bir şekilde dağılmasının Türkiye açısından çok sağlıklı olacağı kanaatindeyim. Çünkü iktidar tekelinin büyük bir iktidar yozlaşması getirdiğini gördük. İkincisi, HDP Kürt siyasal hareketinin sivil temsilcisi olarak, barajı geçmeye muvaffak olursa o zaman Türkiye'de Kürt siyasal hareketi de meşrulaşma konusunda çok önemli bir eşiği atlamış olacak. Bunun da Türk demokrasisi açısından sağlıklı olduğunu düşünüyorum."

DW: Peki, olası seçim sonrası senaryoları ile ilgili değerlendirmeleriniz ne yönde?

Özel:"AKP, 276'nın üstünü buldu ve tek başına iktidar oldu ya da 276'nın altında kaldı; koalisyon yapması gerekecek. Peki, kiminle yapacak koalisyonu? Şimdi HDP,'biz, ona başkanlık yolunu tıkayacağız' diyor. Seçmenin hepsinin zihninde şöyle bir soru var:' Yaparlar mı AKP ile bir koalisyon? Ve bu koalisyon Erdoğan'ın istediği doğrultuda değişikliklere gider mi?' Ben öyle olacağını sanmıyorum. Ama önce şu ilk eşik geçilsin. Ve dörtlü bir parlamentomuz olsun. Ondan sonra da zaten olayın niteliği de değişecektir. Fakat yine de daha zayıf bir AKP ilk hükümeti kursa da, koalisyon da olsa, kendisinde çok fazla güç ve yetkiler olduğunu düşünen bir cumhurbaşkanının ne yapacağını bilemiyoruz ve onun nasıl kontrol edileceğini de bilemiyoruz."

DW: AKP'nin girdiği her seçimden galip çıkması genelde ekonomik başarısıyla ilişkilendirildi. Bugün ise Türkiye'nin ekonomik verilerinin geçmişteki kadar iyi olmadığı belirtiliyor. Bu durum AKP'nin oylarını nasıl etkiler?

Özel:"Normal şartlarda bunun, AKP'ye verilen destekte bir düşmeye yol açması lazım, ama çok kutuplaşmış bir toplum olduğumuz için çok kemikleşmiş oy tabanları var. KONDA'nın yöneticisi Bekir Ağırdır, ‘yaklaşık 46 milyon seçmen oy verir' diyor. Bunun 38 milyonunun nerede durduğu belli. 8 milyon seçmen, bu seçimin nereye doğru gideceğini belirleyecek diyor. Sanıyorum üç aşağı beş yukarı ben de aynı fikirdeyim."

DW: Yurtdışında yaşayan seçmenler oy verme işlemlerine başladılar. Bu seçimlerde AKP'nin yanı sıra HDP'nin de yurtdışında çok yoğun kampanyalar yürüttüğünü görüyoruz. Bununla ilgili görüşleriniz nedir?

Özel:"HDP için yurtdışı oyları önemli. Çünkü HDP'nin buralardan alacağı oylarla yüzde 1'lik bir artış sağlayacağı söyleniyor. Dolayısıyla yurtdışı HDP açısından, bu barajı geçme açısından çok kilit bir noktada."

©Deutsche Welle

Özlem Coşkun / Berlin