1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

070509 Europa-Wahlkampf Euranet

13 Mayıs 2009

Önümüzdeki ay Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak. Ancak vatandaş, siyasi çevreleri saran heyecandan uzak. Kamuoyu yoklamalarına göre seçimlerden haberdar olanların oranı yüzde 16 ile sınırlı.

https://p.dw.com/p/HpX3
Fotoğraf: European Communities

Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupa Parlamentosu'na göndereceği üyeleri seçmeye hazırlanıyor. Avrupa Birliği'ne üye 27 ülkedeki yaklaşık 375 milyon seçmen, 4-7 Haziran tarihleri arasında sandık başına gidecek ve AP milletvekillerini belirleyecek. Seçilecek 736 milletvekili de 2009-2014 yıllarını kapsayan yasama döneminde görev yapacak. Milletvekilleri adayları, şu sıralarda seçim kampanyalarına heyecanla devam ediyor. Ancak bu heyecan, seçmenlere yansımıyor. Avrupa Parlamentosu'nda geçtiğimiz günlerde açıklanan araştırma sonuçları Avrupalıların seçimlerle ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığını ortaya çıkardı. Avrupa Birliği’ne bağlı araştırma kurumu Eurobarometre’nin yaptığı kamuoyu yoklamasına göre, Birlik vatandaşlarının sadece yüzde 16’sı haziran ayında seçimlerin yapılacağını biliyor.


AP’li vekiller teyakkuzda


Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nun koridorlarında bugünlerde karton kutular görülüyor. Görev süresi sona eren Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkenin milletvekilleri eşyalarını topluyor veya yeniden seçilecek olanlar da görevlerine kısa bir süre için ara veriyor. Haziran ayının başında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri için hazırlanan milletvekilleri, seçim kampanyaları için kendi ülkelerindeki seçim bölgelerine gidiyorlar. Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Jo Leinen, her siyasetçinin kendi ülkesinin yasalarına göre seçim kampanyası yürüttüğünü belirtiyor:

”30 yıldan bu yana Avrupa Parlamentosu seçimleri doğrudan yapılıyor olmasına rağmen, hala ulusal seçim kuralları uygulanıyor. Böylece Avrupa Parlamentosu seçimleri için ulusal düzeyde 27 seçim kampanyası yürütülüyor. Bu büyük bir dezavantaj oluşturuyor, zira bizi Avrupa düzeyinde birbirimize bağlayan unsurlar eksik kalıyor ve bazen iç politik tartışmalar, Avrupa’yı ilgilendirecek esas konuların önüne geçiyor.”


Seçim yarışındaki yeni partiler

Ancak partiler, Avrupa çapındaki seçim kampanyaları için gereken adımları çoktan attılar: Muhafazakarlar, Sosyal Demokratlar, Liberaller ve Yeşiller, Avrupa düzeyinde yeni partiler kurdu. Örneğin, ”Avrupa Sosyalist Partisi” veya "Avrupa Halk Partisi” ulusal düzeydeki kardeş partiler ile birlikteliği sağlamak için çaba gösteriyor. Avrupa düzeyinde kendilerine ait genel başkanları olan bu partiler siyasi çizgiyi de belirliyor. Ancak somut anlamda siyaseti çok az düzeyde etkileyebiliyorlar.

Avrupa Parlamentosu’nda yedi siyasi partinin grubu ile birkaç bağımsız milletvekili de bulunuyor. 288 milletvekili bulunan muhafazakarlar çoğunluğu oluşturuyor. 217 sandalye ile sosyal demokrat ve sosyalistler ikinci, liberaller de 100 milletvekili ile üçüncü büyük grubu oluşturuyor. Yeşiller ile Avrupa Birleşik Solu ise 40 civarında milletvekili ile temsil ediliyor. Avrupa Liberal ve Demokratlar İttifakı lideri Graham Watson, parlamentodaki dengeler hakkında şunları söylüyor:

”Eğer muhafazakarlar ile aynı oyu kullanırsak, genellikle kazanıyoruz. Ve eğer sol kanata destek verirsek, yine kazanıyoruz. Biz verilen kararları doğrudan etkiliyoruz. Vatandaş hakları, çevre koruma, dış politika veya insan hakları konularında daha çok solda yer alıyoruz. Ekonomik konularda ise sağda. Ancak elbette bazı durumlarda sol ve sağ partiler aynı tarafta yer aldığında, oy sayıları bizden fazla oluyor.”


Katılım oranı sürekli düşüyor

Seçimler sonrasında Avrupa Parlamentosu’ndaki dağılımın nasıl olacağı, büyük ölçüde seçimlere katılıma da bağlı. Seçimlere halkın katılım oranında, 1979 yılından bu yana düşüş yaşandı ve son seçimlerde sandık başına gidenlerin oranı yüzde 45 civarında kaldı. Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nden yine aday olan Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, katılımın düşük olmasını üzüntüyle karşılıyor:

”Bu çok üzücü bir gelişme. Avrupa Birliği’ni ve Parlamentosu’nu insanlara yakınlaştırmayı başaramadık. Umarım, bu seçim kampanyasında bunu başarabiliriz; aşılması gereken ekonomik zorluklara rağmen. İnsanlara şunu açıkça göstermemiz gerekiyor: Avrupa tüm sorunları çözemez, ancak Avrupa olmadan da sorunları çözemeyiz. Böylelikle, halkı sandık başına gitmeleri için harekete geçirmeye çalışmalıyız.”


Oy kullanma cazip hale getirilmeli

2014 yılında yapılacak seçimlerde ise seçmenler için oy kullanmanın daha cazip olması bekleniyor. Avrupa Parlamentosu’nun Sosyal Demokrat Partili üyesi Jo Leinen bunu şöyle açıklıyor:

”Yeni Lizbon Antlaşması’na göre yeni seçilen Avrupa Parlamentosu’nda, seçimlerin sonucuna göre çoğunluğu oluşturan gruplar, Konsey Başkanı'nı da seçebilecek. Böylece sadece devlet ve hükümet başkanlarının önerilerini kabul etmeyecek, siyasi bir seçim uygulayacaklar. Ne yazık ki, Lizbon Antlaşması henüz yürürlüğe girmediği için bu mekanizma da henüz işlemiyor. 2014 yılındaki seçimlerde bu yeni yöntemin uygulanması gerekiyor, böylelikle Avrupa’daki partiler adaylarını seçimlerin öncesinde tanıtacak ve seçim kampanyaları belirli bir programı savunan bu adaylar ile yürütülecek, halkı seçme imkanı sunulacak ve kim kazanırsa, Konsey Başkanlığını olacak.”


Ruth Reihstein / Jülide Danışman
Editör: Nihat Halıcı